Türk sinemasında çokça
karşılaştığımız bir konu taşrada yaşama meselesi. Bu konuya değinen filmlerden
biri de “Yozgat Blues”. Mahmut Fazıl Coşkun’ un “Uzak İhtimal” den sonra
çektiği bu film ile iyi bir işe imza attığı söylenebilir. Fransız şansonu
söyleyen Yavuz ile kısa bir süre hocalık yaptığı kursun öğrencilerinden Neşe’
nin, Yavuz’ un aldığı bir teklifle Yozgat’ a gitmelerinden sonra burada yaşadıkları
olayları izliyoruz.
Ana karakter Yavuz için o hazzın tepesinden aşağı inme vakti artık başlamıştır. Bunun ilk yansıması Neşe ile Sabri’ nin yakınlaşmasıyla Neşe’ nin Yavuz’ dan uzaklaşmasında görürüz. Kahvaltıyı bile birlikte yapmamaktadırlar. İkinci darbe arkadaşının iş için artık para veremeyecek olmasından gelir ama bunu Neşe’ ye, işe olan inancını kaybedebileceğinden ötürü söylemez, bedavaya çalışmayı kabul eder. Aslında neden bu değildir, Neşe’ yi tamamen kaybetme korkusundandır. Bu korku ona arabasını da müzik aletini de sattıracak düzeydedir. Bir süre böyle devam eder, Neşe, Sabri’ nin evlenme teklifini kabul ettiğini söyleyene kadar. İşte bu noktada Yavuz için iplerin koptuğu noktadır. O artık tepede değildir. Toplanır, veda eder ve İstanbul’ un yolunu tutar. Artık peruğu yoktur, yalnızdır, en diptedir.
Yavuz, ellili yaşlarında, hocalık
yapacak kadar müzik konusunda deneyimli, babasının vefatıyla yalnız kalan bir şanson
sanatçısıdır. Mesleği itibariyle ilgi çekmese de itibar sahibidir. Bulunduğu
ortamlarda saygı görür fakat geçimini sürdürmek için AVM nin göbeğinde söylemekten
de kaçınmaz. Aslında bu itibar sahip olduğu tek gerçektir. Tüm varlığını bu
gerçeğe dayandırır. Ceketi, gömleği, pantolonu ve de en önemlisi peruğu ile bu
gerçeğini ortaya koyar. Bu kıyafetlerini, peruğunu çıkardığında adeta acizliğini
de ortaya çıkarmış olmaktadır. Neşe ise süpermarket standında çalışan kurs
öğrencilerinden biridir.
Neşe’ nin kendini zorla kabul
ettirmesiyle - belki Neşe için en iyi çıkış yolu budur - beraber Yozgat’ a birlikte
giden ikili bir anda sınıf atlar. Gittikleri otelde suit (taşranın bir otelinde
suit oda ne kadar suit olabilirse) odada kalırlar. Bölgenin yerel gazetesine
haber olurlar, radyoda programa çıkarlar. Yavuz’ un tek gerçeğinin hazzı en
tepededir artık. Neşe için de hayat farklılaşmıştır. Bu noktada hikâyeye
evlenmek ve kadın kuaförü dükkânı açmak isteyen Sabri katılır. Yavuz, Sabri’ yi
sahne öncesi kuliste peruğunu fönletmek ve düzeltmek için kiralamıştır. Sabri’
nin hikâyeye katılmasıyla Neşe’ nin üzerinden sahiplenme durumu ortaya çıkar.
Neşe artık arzulanan imge haline gelir. Bir de Sabri’ nin arkadaşı radyocu ve
şair Kamil, Neşe ile beraber iş yapmak ister ki Neşe işi, ek iş olarak kabul
eder. İstanbul’ da iken kimsenin dönüp bakmadığı Neşe, üç erkek için de çeşitli
noktalardan odak noktası haline gelmiştir.
Ana karakter Yavuz için o hazzın tepesinden aşağı inme vakti artık başlamıştır. Bunun ilk yansıması Neşe ile Sabri’ nin yakınlaşmasıyla Neşe’ nin Yavuz’ dan uzaklaşmasında görürüz. Kahvaltıyı bile birlikte yapmamaktadırlar. İkinci darbe arkadaşının iş için artık para veremeyecek olmasından gelir ama bunu Neşe’ ye, işe olan inancını kaybedebileceğinden ötürü söylemez, bedavaya çalışmayı kabul eder. Aslında neden bu değildir, Neşe’ yi tamamen kaybetme korkusundandır. Bu korku ona arabasını da müzik aletini de sattıracak düzeydedir. Bir süre böyle devam eder, Neşe, Sabri’ nin evlenme teklifini kabul ettiğini söyleyene kadar. İşte bu noktada Yavuz için iplerin koptuğu noktadır. O artık tepede değildir. Toplanır, veda eder ve İstanbul’ un yolunu tutar. Artık peruğu yoktur, yalnızdır, en diptedir.
Dört karakter içinde Yavuz
haricinde herkes kendi hayali peşinde mutluluğa ulaşmıştır. İtibarı ile gittiği
taşradan elinde hiçbir şey kalmayan biri olarak şehre döner. Yaşadığı bu geçici
mutluluk sadece birer anı olarak hafızasında yer eder. Böylelikle Blues
kelimesi de Yavuz’ da tecelli eder. Yozgat’ tan hüzün elde kalır.
Oyunculukların üst düzeyde
olduğunu ve son dönemde her yerde karşımıza çıkan Ercan Kesal’ ın yanında Ayça
Damgacı, Tansu Biçer ve Nadir Sarıbacak’ ın rahat oyunculukları filmin akışını
da önemli katkılar sağlıyor.
Çeşitli festivallerden
ödüllerle dönen Yozgat Blues, anlattığı hikaye ve karakterlerini ele alışıyla
kendine bir ayrıcalık kazandırıyor. Senaryosunda ve kurgusunda yer alan kimi
aksaklıklara rağmen herhangi bir hata çok göze batmıyor. Yalnız şarkıyı hiç
beğendim ve çok rahatsız edici, filmin en negatif yönü.
Yorumlar