Şu günlerde 67. Cannes Film
Festivali sürerken ve yarışmalı bölümün de iddialı filmlerinden “Kış Uykusu”
nun yönetmeni Nuri Bilge Ceylan’ ın filmografisine ve sinemasına bir göz
atalım.
1959 yılında İstanbul’ da
doğan Ceylan, aslen Boğaziçi Üniversitesi’ nden mezun bir elektrik
mühendisidir. Lise yıllarında merak saldığı fotoğrafçılık, askerlikten sonra
geçim kaynağı olmuştur. İki sene Mimar Sinan Üniversitesi Sinema bölümünde
eğitim aldıktan sonra sinema artık mesleği haline dönüşmüştür.
İlk filmi kısa bir film olmuştur:
Koza. 1995 yapımı bu filmde diyalog yoktur, görüntüler üzerine kurulu bir yapı
bulunur. Her bir görüntü birlikte ele alındığında anlamlı hale dönüşür. Yaşlı
bir çiftin yeniden bir araya gelip yaşamaya çalışması ama bunu başaramamalarını
anlatır. Yaşlı çift yönetmenin anne ve babasıdır. Cannes Film Festivalinde
yarışan ilk Türk kısa filmidir.
1997 yılında ilk uzun metraj filmi olan “Kasaba” yı çekmiştir. Film siyah-beyaz çekilmiştir. Mekân olarak filmin adı gibi Anadolu’ nun bir kasabasında geçmektedir. Bir kız çocuğunun ve kardeşinin etrafında geçer. Bu çocukların gözünden, üç kuşağı bünyesinde barındıran bir ailenin hayatını, doğayla özdeş hale gelerek izleriz.
Kasabadan iki sene sonra 1996
yılında “Mayıs Sıkıntısı” filmini çekmiştir. Doğduğu kasabaya film çekmek üzere
geri dönen bir yönetmenin hikâyesini anlatır. Bunun yanı sıra birçok yan
karakterin hikâyesi de ana hikâyeye destek verir. Koza ve Kasaba ile birlikte
taşra üçlemesi olarak anılır. Her üç filmde de otobiyografik izler
bulunmaktadır.
2002 yılında “Uzak” filmiyle 56.
Cannes Film Festivali’ nde Grand Prix (Büyük Jüri Ödülü) ödülünü, Muzaffer
Özdemir ve Mehmet Emin Toprak ise en iyi erkek oyuncu ödülünü almıştır. Ne
yazık ki Mehmet Emin Toprak ödül töreninden kısa bir süre önce trafik kazasında
vefat ettiğinden aldığı ödülü göremedi. İstanbul’ da yaşayan bir fotoğrafçının
memleketinden gelen bir akrabasını misafir etmesini ve zamanla aralarındaki
uzaklığın ortaya çıkışını konu edinir.
2006 yılında eşi Ebru Ceylan
ile başrolleri paylaştığı “İklimler” filmini çekmiştir. Bir çifti merkezine
alan film, ikilinin birbirleriyle stabil olmayan ilişkisini iklimler
metaforuyla anlatır. Birlikte olan ama ruhları yalnız olan iki kişinin hikâyesi
olarak özetlenebilir.
2008 yılı gelindiğinde 62.
Cannes da en iyi yönetmen ödülünü aldığı “Üç Maymun” filmini çekmiştir. “Bir
gerçeğin olduğunu bilip de o gerçeği görmemek, duymamak, konuşmamak o gerçeğin
varlığını yok eder mi?” Bu soru üzerinden anlattığı hikâyede, bir ailede
yaşanan zaafları saklamak amacıyla ortaya atılan yalanların gerçeği kapatması
ama ailenin parçalanmaması için çaba sarf edilmesi anlatılır. Genel yapısı
itibariyle ne olduğuyla değil neden olduğuyla ilgilenir. Filmde ne olduğunu
görmeyiz, nedenleri anlamaya çalışırız.
2011 yılında “Bir ZamanlarAnadolu’ da “ ile gediklisi olduğu Cannes dan ikinci kez Grand Prix ödülünü almıştır.
15 sene sonra Ceylan tekrar taşraya bir bakış atar. Cinayet işlemiş bir
abi-kardeşin polis, savcı, jandarma ve doktorun eşliğinde gömdükleri cesedi
bulma çabaları ve bulunan cesedin otopsisi diye konuyu özetleyebiliriz. Bol
diyaloglarıyla, uzun süresiyle, yer yer komik sahneleriyle, ünlü oyuncularıyla
diğer filmlerinden ayrılmaktadır. Taşranın tepelerinin ardında farklı bir
şeylerin olacağı umudunu yaşaması ama her seferinde aynı bilindik görüntünün
karşısına çıkması, farklılığa yer yoktur.
Festivalden sonra izleme şansı
elde edeceğimiz Kış Uykusu’ nda ise, eski bir tiyatro oyuncusu Aydın’ ın
kendisiyle, ailesiyle, çevresiyle olan ilişkisini konu edinmektedir. Sinemasına
taşradan devam ettiği Kış Uykusu ile festivalden - büyük ihtimal bu sefer Altın
Palmiye - ödülle döneceğine kesin eminim. Bol şanslar.
Yorumlar