Ülkemiz sinemasının 100. yılında Cannes' da 1982 yılında
"Yol" filminden sonra Altın Palmiye' yi alan Nuri Bilge Ceylan Kış
Uykusu' nda bize taşrada otel işleten Aydın' ın, etrafındaki insanlarla olan
münasebeti aracılığıyla insanı anlatıyor.
Kış Uykusu, Nuri Bilge Ceylan sinematografisinde özellikle
anlatımıyla farklı bir noktada duruyor. Bu sefer görüntülerden ziyade
diyaloglar ve senaryodan gücünü alıyor. Muazzam oyunculuklarla beraber üst
düzey bir sinema deneyimi yaşatıyor. Özellikle diyaloglara bayıldım. O kadar
gerçekçi o kadar inandırıcı ki kendinizi sanki o an orada karakterlerle
berabermişsiniz gibi hissediyorsunuz. Karakterlerin kültür seviyelerine göre
dil farklılaşsa bile bu gerçekçiliğini hiç yitirmiyor. Karşımızda duran filmin
gerçekten çok iyi bir film olmasında bu diyalogların gerçekçiliğinin payı çok
yüksek. 196 dakikalık bu uzun süreyi adeta kısaltıcı bir etki sağlıyor. Aydın'
ın dediği gibi sıkılma gibi bir lüksünüz kalmıyor.

Ceylan filmin merkezine insanı koyduğu için ele aldığı
konularda çok geniş bir mecraya yayılıyor. Bu nedenle gördüğümüz karakterler de
birbirinden farklılıklar gösteriyor. Sanki her karakterde insanın iyi ya da kötü
bir özelliğini ortaya koyuyor. Böylelikle her bir karaktere insani bir vasfı
etiketliyor. Bu etiketleme işini, her bir karakteri birbiriyle tartıştırırken
veya çatıştırırken gerçekleştiriyor.
Othello' da trajedik bir aşk hikayesi anlatılır fakat
Othello otelde bu aşkı göremiyoruz. Aydın ve Nihal evli olmasına karşın kendi
odalarında yaşayan ayrı çiftler gibiler. Nihal pasif bir karakter. Ona göre
Aydın' ın hükmünde özgür! bir köle. İlişkileri ise hiçbir zaman düzelecekmiş
gibi görünmüyor. Nihal için ihtiyaçtan doğan bir zorunluluk hali. Aydın için
ise gücünün bir göstergesi. Ablası Necla ise başka bir kaybeden. Eşinden
boşanmış büyük şehirden taşraya gelmiş, burayı sevememiş, kopmak isteyen ama
kopamayan. Öyle ki buradan kurtulmak için, Aydın' dan Nihal' den kurtulmak için,
suçlu olmadığını bile bile sarhoş kocasından özür dileyip yanında kalmak
fikrini bile benimseyen ama yapamayan. Bir aile gibi görünseler de aile olmaktan
uzak bireyler.
Hamdi ve İsmail karakterlerinin temsili de oldukça okumaya
açık. İmam olan kardeş Hamdi ile sabıkalı olan abi İsmail' in aynı evde
işsizlik olsun fakirlik olsun her şeye rağmen aile olabilmesi bu kurumun aslında
nasıl ayakta kalabileceğinin bir örneği. İsmail de kendini alkole vermiş bir
kaybeden ama ona ayakta kalabilecek umudu veren bir ailesi var.

Filmde beni rahatsız eden tek şey paranın ateşe atılması
oldu. Çok klişe geldi, özensiz buldum. Melisa Sözen' in oyunculuğu ise diğer
oyuncuların yanında sırıtmış gibi geldi. Bu arada görüntü yönetmeni Gökhan
Tiryaki’ nin adını zikretmeden de geçmeyelim. Elde ettiği görüntülerle filmin
başarısına ayrıca katkı sağlıyor.
3 günde 43 bin kişinin izlediği, Altın Palmiyeli, ülkemizin
on senelik reklamını tek başına yapan bir filmi izleyelim, özellikle sinemada
izleyelim. Sadece eğlenmek yerine eğlenerek düşünmek de güzeldir.
Yorumlar