Ömer Faruk Sorak’ ın son filmi
ve büyük çoğunluğu başrol oyuncusu Esra İnal’ ın hayatından senaryolaştırılan 8
Saniye, pazarlaması, fragmanı ve sinopsisi ile uyuşmayan bir yapı içersinde
farklı ama ortalama bir hikaye anlatıyor.
Açılış sahnesi ile beraber
farklı bir şeyler izleyeceğimizin sinyalini alıyoruz. Görsel anlamda gerçekten doygunluk
hissi veriyor. İnsan ve dünya betimsel olarak çok iyi harman edilerek
görselleştirilmiş. Görüntülerin eşliğinde filmin adının nereden geldiğini
öğreniyoruz. Bu bilgi üzerinden yapılan felsefe ise bana zorlama bir düşünceymiş
gibi geldi.
Fragmandan, basından takip
ettiğim ölçüde filmin sırtını yasladığı nokta rüyalar daha doğrusu gerçekleşen
rüyalar fakat filmi izlemeye başladıktan sonra rüyalar, leitmotif olmaktan
ziyade film içinde birer motif. Aralarda izlediğimiz rüyalar, başkarakter gibi
filmden kaçıp başka bir dünyada birer kısa film veya video-klip izler gibi. Bu
noktada rüya sahnelerinin üst düzey olduğunu belirtmek isterim. Kaliteli bir iş
ortaya koymuşlar. Tabi bunda Warner Bros.’ un katkısı olduğu kaçınılmaz fakat bir
Türk filminde bu denli iyi bir incelikli iş görmek keyif vericiydi.
Beni hayal kırıklığına uğratan kısım rüyaların arka plana atılması oldu. Bir noktadan sonra senaryo tamamen “Bu benim hayatım, Bu benim dünyam, Kimse bana karışamaz” replikleri eşliğinde Esra karakterinin kendi hayatını yaşama çabasına dönüşüyor, senaryo zayıflaşıp sıradan bir hale geliyor. Filmde geçenlerin, gerçek olaylardan alınmış olma algısı hikâyeyi daha cazip hale getirse de finale kadar geçen sürede bu sıradanlıktan kurtulamıyor.
Rüyalar işin içine girdiğinde maddi
boyuttan manevi boyuta geçiş yaşanır. Bu bakış açışını filmde görmek pek mümkün
değil ne yazık ki. En azından tasavvufi bir düşünceyle elden geçirilseydi
eminim ortaya daha derinlikli ve üstüne düşünülecek sekanslar ortaya
çıkabilirdi. Bu açığı da namazında niyazında baba figürü ve Mevlevi dergâhındaki Yılmaz
Erdoğan’ ın oynadığı şeyhin, kız ile olan konuşmasıyla kapatmaya çalışmışlar
ama birer sahne olmaktan öteye gidememiş.

Almanya’ da geçen filmde fazlaca
tanınmış yerli ve yabancı oyuncu yer alıyor. Başrol oyuncusu ve
senaristlerinden Esra İnal’ ın ilk oyunculuk denemesi. İlk performansı olmasına rağmen tatmin edici bir oyunculuk gösterdiğini belirtmek gerek. Dört Anlaşma kitabının
Meksikalı yazarı Don Miguel Ruiz de filmin oyuncuları arasında yer alıyor.
Küçüklüğünde Allah ile konuşan,
büyüdükçe özgürleşen, her istediğini yapabilecek gücü kendinde bulabilen,
rüyalarında gördüğü adamı gerçek dünyada bularak kendi kurtuluşunu, Tolteklerin
bilgeliğindeki sevgide bularak herkesi affeden Esra’ yı tanımak artık size
kalmış.
Yorumlar